6 Mar 2014

Çalışan Anne Sendromu....

Biz 5 nüfuslu bir aileydik. Benim çocukluğumda sadece babamın çalışması yetiyordu çok şükür hepimizin doymasına. “Ben size yeterim siz evinizde oturun” derdi hep babam. Ben 19 yaşına kadar çalışmak nedir bilmedim. Ne zaman ki ablam evlenecekti “Tamam artık masraflarınız artıyor çalışın kendinizi kurtarın” dedi o zaman başladım ben çalışmaya.


Oysaki şimdi ki gençlik yaz tatillerde 13 -14 yaşında ya çırak olarak başlıyor ya da part – time işlere yöneliyor ve ya stajyer olarak bir yerlere girmeye çalışıyorlar.

Artık bir evde bir kişinin çalışması yetmez oldu karı-koca çalışmak mecburiyetindeler artık... Bu durum bir kadın için başta alışması zor olsa da iş ve evi idare etmek, zamanla rayına oturuyor. Ta ki çocuk gelinceye kadar...

Özel sektör çalışanıyım. 8 yıldır aynı işte çalışıyorum. Çok şükür rahat bir hamilelik geçirdim normal doğum istediğim için doğuma 3 hafta kalasıya kadar çalışabildim. 40ım çıkana kadar annemin evinde kaldım daha sonra kendi evime geçtim. Bambam’ımla ilk gecemiz tam bir kabustu :D

Annemin desteğine o kadar alışmıştım ki, gece uyanamayacağım diye çok korkuyordum. Ya ağlarsa, ya uyumazsa ne yapacağım nasıl susturacağım. Korkulan oldu... Minik Bambam’ım gece tam 01:00’de bir ağlama krizine girdi sormayın gitsin. Susturamıyoruz babasıyla. Sallıyoruz, pış pışlıyoruz, altını açıyorum üstünü açıyorum. Yok ağlarda ağlar. Kıçını yırtıyor resmen :D O kadar acemiyim ki, anne sütü çabuk sindirilir, el kadar bebe çabuk acıkır fark edemiyorum :D

Sonra şansımı denemek adına bir biberon mama hazırladım ve küçük serseri 10cc (Yaklaşık 2-3 çorba kaşına denk geliyor diyebilirim) mama yiyerek düştü yattı. O yattı, benim sinirlerim bozuldu bu sefer ben ağlamaya başladım :D Hey gidi hey...

Bu yazının nereye gideceğini düşünüyorsunuz değil mi bu kadar şeyi neden anlattım bende bilemiyorum :P

İşin şakası değinmek istediğim nokta şu.

Bambam’ım şu an 15 aylık. Onu bırakıp işe geldiğim zaman 3,5 aylıktı. 1 hafta ,hatta 1 ay öncesinden onu bırakıp işe gideceğim diye bütün gece  hönküre hönküre ağladım. İşe geldiğim gün hala ağlıyordum.

O kadar çok kafayı “beni unutacak, ilklerini göremeyeceğim, ağladığında yanında olamayacağım, onu terk ettiğimi sanacak” şeklinde düşüncelerle bozmuştum ki bu durumu hem ben hem o nasıl kolay atlatabiliriz diye araştırmalara girdim.

 Burada okuduklarım benim çok işimi gördüler diyebilirim. Özellikle “Vedalaşmaları tekrarlayın” kısmı. Bambam 3,5 aylıkken de kapıdan giderken kendimi uğurlatırdım, 15 aylık oldu uyanık olduğunda hala aynını yapıyorum. “Hadi hoşça kal bebeğim, seni seviyorum, akşama görüşüz, hemen döneceğim, babaanneyi üzme.” Şeklinde kucaklama ve öpücük faslından sonra ayrılıyorum. Anlayacağınız gittiğimi de görüyor geldiğimi de. Bu yöntem onunla benim aramda güvenli bir bağ oluşmasını sağlıyor. Onu bırakıp gitmeyeceğimi, geri geleceğimi biliyor.

Bütün gün o gıcık patronunuzla , egosu şişik müdürünüzle uğraştıktan sonra eve gelince kendinizi koltuğa atmak isteyebilirsiniz. Çok normal. Bende bazen istiyorum bunu yapmak. Ama kapıdan içeri girdiğimde 10 saat boyunca annesini hiç görmemiş kuzumun aydınlanan yüzünü görünce bunu yapamıyorum işte. Migrenim tutmuş olsa da , sinirlerim zıplamış olsa da, akşama yemeğim olmasa da onunla birkaç saat oynamadan, öpmeden, sevmeden kendime gelemiyorum.

Çocukla kaliteli vakit geçirmek önemli evet ama uzmanlar kendi kendilerine vakit geçirmesinin ve kendini oyalamasının da önemli olduğunu söylüyorlar. Bütün gün işte olduğunuz için yeterince vakit geçiremediğinizi düşünebilirsiniz. Kendinizi suçlu hissedebilirsiniz ve sürekli onunla vakit geçirmek isteyebilirsiniz. Bu da çok normal. Bende öyle hissediyordum. Ama okuduğum yazılar kafamdaki soru işaretlerini kaldırmama yardımcı oldu.

Dengeyi iyi kurmanız lazım. Onunla oynayın, televizyonu kapayın, kitap okuyun ona, ev yapımı hamurlarla oyun oynamasını sağlayın. Daha büyükse gününün nasıl geçtiğini , okulda neler yaptığını sorun. Daha sonra bırakın kendi kendine takılsın. Onun da bazen tek kalmaya ihtiyacı oluyor. Üstelik sürekli sizinle bağımlı hale gelmez, oyun arkadaşı bulamadığı zaman yakanıza yapışmaz. Kendi arabaları ya da bebekleriyle vakit geçirmeyi öğrendiği için siz kendinize vakit ayırırken o da kendine vakit ayırır.
Ama buradaki en önemli madde “Aynı ortamın içinde”. Yani demek istediğim. Siz salonda kitap okurken o da sizinle aynı ortamda arabalarıyla / bebekleriyle oynayabilir. Odasına göndermeye çalışmayın. Böylece yalnız kaldığı hissine de kapılmaz.


Çok uzun oldu fark ettim ama çalışan anne olmak zor zanaat :D Umarım deneyimlerim işinize yarar hepinizin gıdısından kocaman öpüyorum :D




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Tasarım:Sawako Kuronuma